Anadolu’dan İstanbul’a gelen imam-hatip ve üniversite öğrencilerine yurt ve burs desteği sağlamak için 1951 yılında kurulan ve 2020 itibarıyla bünyesinde 173 şube, 186 yurt, 80 eğitim merkezi bulunan İlim Yayma Cemiyeti, İslami camianın önde gelen kurumları arasında yer alıyor.
“27 Mayıs 1960 İhtilali sonrasında faaliyetlerini güvene alma” iddiasıyla vakıflaşmaya yönelen ve 12 Mart 1971 Muhtırası’nın ardından 1973’te İlim Yayma Vakfı’nı kuran cemiyet, daha sonrasında tüm mal varlığını İlim Yayma Vakfı’na devretti.
İşte bu vakıf ve cemiyet bünyesinden çıkan e iki yılda bir düzenlenen İlim Yayma Ödülleri’nin dördüncüsü, 29 Kasım Cumartesi günü sahiplerini buldu.
“Türkiye’de üst düzey akademik çalışmaları teşvik etmek ve bilime önemli katkılar sunan seçkin isimleri ödüllendirmek amacıyla” düzenlenen ödüllere Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan da katıldı.
Peki nedir bu İlim Yayma Cemiyeti? Kuruluş sürecinde Fetullahçı Terör Örgütü’nün 2024’te ölen elebaşısı Fetullah Gülen, cemiyeti nasıl ele geçirmeye çalıştı?
Yanıtı Mehmet Güldal’ın, İletişim Yayınları’ndan çıkan “Milliyetçi Muhafazakar Neslin Çatısı-İlim Yayma Cemiyeti (1951-1981)” kitabında gizli.
IŞIK EVLERİ’NİN MASRAFLARININ KARŞILANMASIYLA BAŞLAYAN İLİŞKİ…
İlim Yayma Cemiyeti (İYC), 12 Eylül öncesi dönemde sahip olduğu güçlü iktisadi ve toplumsal etki nedeniyle o dönem “Fetullah Gülen yapılanması” olarak bilinen FETÖ’nün hedefi haline geldi. Gerisini kitaptan okuyalım…
İYC, iktisadi ve siyasi gücü bakımından 12 Eylül öncesi 1980 kongresinde Fetullah Gülen hareketi tarafından ele geçirilmeye çalışılır. Cemiyetin dönemdeki gücü ve etkisini görmek bakımından bu gelişme önemli bir örnektir. Gülen’in İYC ile ilişkisi 1960’lı yıllara uzanır. Fetullah Gülen İzmir’de vaiz olduğu dönemde, İzmir Müftüsü Ahmet Karakullukçu’nun yardımıyla İzmir’de Işık Evleri adını verdiği yapılanmasını kurar. 1968 yılında, dindar üniversite gençliğini Gülen’in doktrini etrafında bir araya getirmek amacıyla kurulan evin masrafını Ahmet Karakullukçu İYC’den temin etmiştir. Gülen, evlerin kiralanması sonrasında kendi hareketinin temelini oluşturacak isimleri ilk defa bu evlerde eğitmeye başlamıştır.
Işık Evleri’nin masraflarının karşılanmasıyla başlayan ilişki zaman geçtikçe daha da ilerler. 1970’lere gelindiğinde, Fetullah Gülen’in başını çektiği yapılanma ülke çapında tanınırlığını artırmak için İYC’yi bir sıçrama tahtası olarak kullanmıştır. Ali Rıza Tanrısever’in yardımıyla gelişen ilişkiler sayesinde, 1979 yılında İYC’nin Zeytinburnu’nda açtığı yurdu Fetullah Gülen’in takipçilerinden Halit Esendir yönetmiştir. Halit Esendir’in İYC’de yurt müdürü olarak göreve gelmesinde Ali Rıza Tanrısever’in etkisi büyüktür. Tanrısever’in etkisiyle Gülenciler İYC’nin yarattığı İslami muhafazakar sermaye gruplarıyla yakın temas imkanına kavuşur. Yayma çalışanı olmasıyla Gülenciler İstanbul zenginleri arasında faaliyet yürütüp kendi yapıları için yardım toplamaya başlar. İrtibat kurulan işadamlarını İzmir’de lüks sayılabilecek ortamlarda ağırlayan Gülenciler bu sayede İstanbul’da itibar kazanır. Kemal Erimez ve Halit Esendir’in girişimleriyle oluşan ilişki ağı Gülenci hareketin İstanbul’un zengin İslami muhafazakar sermayedarlarıyla irtibat kurmasını sağladığı gibi, Gülenci hareketin de maddi finansmanının altyapısını oluşturmuştur.
BURS VERİLEN ÖĞRENCİLERİN YARISI GÜLEN HAREKETİNE MENSUP
Gülencilerin 1970’ler boyunca İYC’nin yarattığı ilişki ağından faydalanması ve Ali Rıza Tanrısever’in bu durumu kabullenmesi, zamanla Gülencileri İYC’yi ele geçirmeye iter. Birçok noktada aktarıldığı gibi, İslami hareketler arasında İYC’nin sahip olduğu maddi güç o dönemde oldukça imrenilecek boyuttadır. İslami muhafazakâr neslin eğitilmesi ve bu eğitim mekanizmasının finanse edilmesinde İYC’nin sahip olduğu güce erişebilecek ikinci bir yapı yoktur. İYC, 1980 yılı itibarıyla 1.200 öğrenciye burs vermektedir. Burada dikkat çekici husus, öğrencilerin neredeyse yarısının Gülen hareketine mensup olmasıdır. Ali Rıza Tanrısever, İYC yönetim kurulunda başkanvekili görevini üstlenirken ek olarak mali işler komisyonu başkanlığını da yapıyordur. Tüm gelir ve gider tablolarını idaresi altında tutan Tanrısever, cemiyet başkanı Abdülkavi Beşer’i de ikna ederek sahip olunan kaynakların önemli bir kısmının -ki yaklaşık altı yüz öğrencidir- Gülen hareketine mensup öğrenciler için kullanılmasını sağlar. Oluşan ilişki ağının verdiği güven sayesinde Gülen hareketi İYC’nin 1980 kongresine “kacak girerek” yönetimi ele geçirmeye çalışır. Cemiyete üye olmadan delege listelerine isimlerini yazdıran “badem bıyıklı gençler” dikkat çeker.
İYC’nin hinterlandında yer alan ve hem Akıncılar içinde hem de Milli Selamet Partisi’nde görev alan isimlerin durumu fark etmeleri sayesinde İYC’nin Gülencilerce ele geçirilmesi engellenir. Kaçak delegeleri kongre salonuna sokarak yönetimi ele geçirmeye çalışan Gülenciler engellense de onlara yakın isimler olan Ali Rıza Tanrısever’in seçilmesi engellenemez.
“HOCAEFENDİ BİZE İLTİFATLAR EDİYOR”
1976-1977 senesinde Ali Rıza Tanrısever İYC’nin başkan yardımcılığı ve mali işler sorumluluğunu yürütür. Cemiyete bağlı yurtları tanıtan kitapçıklar hazırlanırken İzmir’i ziyarete gider. Tanrısever’in anlatımıyla tanışmaları şu şekilde olmuştur:
“İlim Yayma Cemiyeti’nin yurtlarıyla ilgili bir mecmua hazırlıyordum. Bu mecmua ile bağış toplayacaktım. O zamanlar 104 tane şubemiz vardı. Her şubeye ‘yatakhane ve yemekhanelerimizin resimlerini gönderin’ demiştik. Hacı Kemal, İzmir’deki şubenin idari heyetinden o kadar güzel resimler getirdi ki… (…) O zamanlar bizim cemiyettekiler, ‘çocukları eğitmiyor, hep yediriyorsunuz’ diye bizi eleştiriyorlardı. Ben de bu işi kim en iyi yapar, kim toparlar diye düşünürdüm. Tahmini 1976-1977 yıllarında; ‘Fetullah Gülen Hocaefendi bu işleri yapar’ dediler (…) O zamanlar cemiyetin genel müdür yardımcısı ve mali işler başkanıyım (…) Hocaefendiyle tanışmaya gittiğimde baktım ki yatakhanedeki yataklar, yemekhanedeki kırmızı masalar falan Hacı Kemal’in bana getirdiği resimlerdekilerle aynı. Meğer o yurt, bizim İlim Yayma Cemiyeti’nin şubesiymiş. Hacı Kemal’in getirdiği resimlerle bu yurt arasındaki benzerlik dikkatimi çekti. Sordum ‘Nedir bu?’, dediler ‘Biz İlim Yayma’nın şubesiyiz.’ Sonradan şirket kurdular, dernek kurdular ama ilk yurt, İlim Yayma’nın şubesi tabii. Hocaefendi bize iltifatlar ediyor, ‘cemiyetin başkan yardımcısı gelmiş…’ diye. Aşağı yukarı 500-1000 talebesi olan üç yurdumuz vardı; Çarşamba, Fatih ve Gaziosmanpaşa’da. Dedim: ‘Hocam bizim yurtlara da birer müdür verseniz de biz de oralara bir düzene soksak.’ ‘Olur ama mâni olurlar, çekemezler.” dedi. Ben “hocam mücadele ederim.’ Dedim. Bir hafta sonra Halit Esendir’i gönderdi. Sene 1979. Halit Esendir’i yurt müdürü yaptık.”