Cumhurbaşkanlığı Sosyal ve Gençlik Politikalar Kurulu Üyesi gazeteci İdris Kardaş Habertürk’teki son yazısında, Batı’nın “barış” kavramını, Doğu’dan nasıl “sakındığını” yazdı. Doğu’nun barış çabalarının sessiz gerçekleştiğini belirten Kardaş, yazısında, “Obama’ya verilen ama Gandhi’ye verilmeyen Nobel Barış Ödülü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da henüz verilmemesi tam olarak bundandır.” ifadelerine yer verdi.
Kardaş’ın “Nobel Barış Ödülü” adlı yazısı şöyle:
Modern zamanlarda barışın garip bir kaderi vardır. Barışı anlatanlar, algısını yönetenler ödüllendirilirken; gerçekten barışı sağlayanlar ve onu sırtlayanlar görmezden geliniyor
Nobel Barış Ödülü’nün hikayesi tam olarak bunun üzerinde ilerliyor.
Zira Batı, barışı anlatmayı sever, algısını üretmeyi, onu popüler kültürün öğesi haline getirmeyi, filmlerini, müziklerini, belgesellerini yapmayı sever. Ancak işin özü barışı yapmak gibi bir derdi de olmaz.
Barışın bedelini çoğu zaman Doğu öder; ama barışın hikâyesini Batı yazar.
Savaşların yükünü fiilen taşıyan ülkeler genellikle manşet olmaz. Onlar ödül törenlerinde görünmez. Onların barışı, madalya değil; istikrar üretir.
Doğu’da barış, çoğu zaman bir zafer değildir. Bir yangının başka bir sokağa sıçramamasıdır. Bir iç savaşın bölgesel bir patlamaya dönüşmemesidir. Milyonlarca insanın sınırda ölmemesidir. Ama bu tür barış, sessizdir. Diplomatik bir töreni yoktur. Alkışlanmaz. Hatta çoğu zaman normal sayılır.
Obama’ya verilen ama Gandhi’ye verilmeyen Nobel Barış Ödülü’nün Cumhurbaşkanı Erdoğan’a da henüz verilmemesi tam olarak bundandır.
Sadece Suriyeli sığınmacılar için gösterilen bu çaba, yıllarca devam eden bu mücadele ve emek, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nobel Barış Ödülü’nü çoktan almasına yeterdi.
Afrika’daki üstlendiği barış anlaşmalarından, Ukrayna-Rusya arasındaki savaştaki barışçıl rolünden, dünyanın en büyük gıda krizine yönelik verdiği mücadeleden hiç bahsetmiyorum bile. Bunların her biri her seferinde kendisini dünyanın en barışçıl lideri olarak tarihe not düşülmesi için yeterliydi.
Bunlarla birlikte 15 Temmuz’da gerçekleşen darbe girişimine karşı sivil bir direniş örneği göstererek, demokrasi ve insan haklarını korumak için başlattığı direniş de yine bu ödülün çoktan verilmesi gerektiğini gösteriyor.
Burada mesele Cumhurbaşkanı Erdoğan’a ödül verilip verilmemesi değil.
Mesele, Nobel’in barışı nerede ve nasıl aradığıdır. Eğer barış, savaş çıkmamasını sağlamaksa; eğer barış, bir krizin başka coğrafyalara sıçramasını engellemekse; eğer barış, milyonların hayatta kalmasıysa… O zaman Nobel’in terazisi uzun süredir yanlış tartıyor demektir.
Bu yüzden milyonlarca insanın gönlünde en büyük ödülü alan Recep Tayyip Erdoğan’ı da tarih yazacaktır. Hepimiz buna tanık olarak not düşmekle yükümlüyüz.
İnşallah bizler, tarihin ilk yazılı barış anlaşması olan Kadeş Barış anlaşmasına ev sahipliği yapan bir ülke olarak ”Kadeş Barış Ödülü” adı altında bu ödülleri gerçekten hak edenlere verebilir ve Batı’nın iki yüzlülüğüne karşı burada da bir direniş alanı oluştururuz. Bize yakışan da budur.