Amerika’da seçimin yapıldığı 4 Kasım gecesi sonuçlar gelmeden önce NBA’de oynanan Dallas Maverick-Houston Rockets maçını izliyorum.
Alperen Şengün’ü merakla beklerken her NBA maçından önce olduğu gibi Amerikan Milli Marşı söyleniyor.
Bir okul korosu inançlı bir şekilde söylüyor “The Star-Spangled Banner”ı.
Nermin Abadan Hoca’mın bize okuttuğu kitabı hatırladım
Siyasal Bilgiler Fakültesi’ndeki muhteşem hocam Nermin Abadan Unat’ın bize okuttuğu “Alexis de Tocqueville”in “Amerikan Demokrasisi Üzerine” kitabında anlattığı Amerika’ydı bu.
Bu demokrasinin arkasında 17 Eylül 1787 yılında Philedelphia Kongresi’nde kabul edilmiş bir anayasa var.
Yani 238 yıllık bir gelenek…
Tocqueville, o kitabında Amerikan demokrasisinin temellerini anlatırken bir bölümü de bu demokrasiyi bekleyen tehlikeyi “tiranlık” olarak nitelemişti.

O gece maçı seyrederken kendi kendime sormuştum
Ben o maçı seyrederken, Amerika saat farkı nedeniyle tarihinin en kritik seçimlerinden birine hazırlanıyordu.
O gece Trump’ı düşünüp, kendi kendime sormuştum:
“Demokrasiden nasibini almamış bir tek adam ihtirası 238 yıllık bu geleneği yıkabilir mi?”
Cevabını dün sabaha karşı aldık.
Kendini en güçlü hissettiği bir günde, Trump’nın “tek adamlık ihtirası” Amerikan Anayasası’nın 238 yıllık geleneğine çarptı.

“Hazırlanın yoldaşlar, başlıyor Zo! Sosyalist Mamdani belediye başkanlığı yarışını kazandı!” | New York Post manşeti
Üçüncü dönem hayali 4 Kasım gecesi tuzla buz oldu
Dün sabahtan itibaren Amerika’da Trump’ın üçüncü dönem hayali de tuzla buz oldu.
New York seçiminin ilk ön oylaması ben New York’tayken Halloween günlerinde başladı.
İnsanlar Halloween giysileri ile oy atmaya gidiyordu.
O gün kendi kendime demiştim ki:
“Kendisi her gün Halloween kostümüyle gezen Trump, galiba Halloween kıyafeti giymiş genç Demokratlara fena çarpacak.”
Hissiyatım beni yanıltmadı.
Zohran Mamdani’nin seçildiği dakikalarda onun Türk komşusunu hatırladım
Zohran Mamdani’nin yüzde 50’den fazla oy alarak New York Belediye Başkanı seçildiğini öğrendiğim an aklıma başka bir şey geldi.
Bundan bir süre önce bir arkadaşımdan dinlemiştim.
Orhan Pamuk, Columbia Üniversitesi’nde misafir hoca olarak ders verirken 4 yıl boyunca üniversitenin Hudson Nehrine bakan lojmanlarında kalıyordu.
Oradaki lojman komşularından biri de Mahmood Mamdani’ymiş…
Yani New York’un yeni Belediye Başkanı Zohran Mamdani’nin babası…

Mamdani, 2021 yılında Hinge isimli bir flört uygulamasında Suriyeli-Amerikalı sanatçı, illüstrator ve seramik sanatçısı Rama Duwaji ile tanıştı. Bu yılın başlarında belediye binasında düzenlenen bir törenle evlendiler
Türk yönetmeninin jüri arkadaşı Kama Sutra yönetmeni
Bunun İstanbul’da duyulma hikâyesi de ilginç.
İzmirli hemşerim film yönetmeni Semih Kaplanoğlu, bir süre önce Rusya’da bir film festivaline jüri üyesi olarak davet edilmiş.
Aynı jüride Hintli film yönetmeni Mira Nair de varmış.
Mira Nair, benim çok sevdiğim “Kama Sutra: Bir Aşk Hikayesi” filminin yönetmeni.
Ama karıştırmayın, bir porno filmi değil bu.
Tam aksine müthiş estetik bir sanat filmi.
Mira Nair soruyor: Orhan Pamuk’u tanır mısın?
O jürinin toplantıları sırasında sohbet ederken Mira Nair, “Orhan Pamuk’u tanıyor musunuz?” diye sormuş.
Kaplanoğlu, “Siz nereden tanıyorsunuz?” diye sorunca, “Columbia Üniversitesi’nde kaldığımız evin komşusuydu” demiş.
Orada tanışmışlar.
Orhan Pamuk da bunu yakınlarına doğrulamış.
“Ancak Zohran Mamdani o sıralarda 10-15 yaşlarında bir çocuktu. Ortalarda dolaşıyordu” demiş.

Nobel Ödüllü yazar Orhan Pamuk, “Zohran o sıralarda 10-15 yaşlarında bir çocuktu” demiş
Hudson Nehri’ne bakan lojmandaki komşuluk
Orhan Pamuk 2007-2010 yılları arasında Columbia Üniversitesi’nde “Visiting Professor” (Konuk öğretim üyesi) olarak “Karşılaştırmalı Edebiyat” ile “Orta Doğu ve Orta Asya Dilleri ve Kültürleri” dersi vermişti.
O sırada üniversitenin Hudson Nehri’ne bakan lojmanlarından birinde kalmıştı.
Önceki gün New York Belediye Başkanı seçilen Mamdani’nin babası da o lojmanlardan birinde kalıyormuş.

Mamdani seçmeni bir kadın çizim yaparken
Cadı kıyafetiyle Mamdani’ye oy vermeye giden gençler
Geçen hafta Halloween (Cadılar Bayramı) sırasında New York’taydım.
Orada, şehirde nasıl bir Mamdani rüzgarının estiğini görmüştüm.
Bana 2019 yılında Ekrem İmamoğlu’nun İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçiminde yaptığı kampanyayı hatırlattı.
Kendi kendime “Mamdani de bu seçimi almış” dedim.
Ön seçim başlamıştı ve bugüne kadar görülmeyen bir katılım vardı.
Özellikle gençler erken seçim için oylarını yoğun biçimde kullanıyordu.
Güçlü liderler Halloween kıyafetinden neden korkar?
Dün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkiye’de Halloween kıyafeti giydiği için gözaltına alınan çocuklarla ilgili sözlerini okurken New York’taki o görüntüler aklıma geldi.
“Güçlü liderlerin” çocukluklarını yaşamak isteyen insanlara böyle bakmasının onlara hiçbir yarar sağlamayacağını düşünenlerdenim.
Türkiye’de “dindar nesil” nesil projesinin ters tepmesinin nedeni de gençliğe bu bakıştan kaynaklanıyor.
Konserlere giden gençlere kızıyorlar, Halloween kutlayan gençlere kızıyorlar…

“Amerika’da Trump’ın üçüncü dönem hayali tuzla buz oldu”
“Asım’ın nesli” kavramını Necip Fazıl gözüyle okumak
Çünkü Mehmet Akif’in “Asım’ın nesli” kavramını Necip Fazıl’ın ideolojik gözlüğünden okudular.
Oysa Mehmet Akif “Hem Müslüman hem ilerici” bir nesilden bahsediyordu.
O nedenle “Alnı secdeye varan” gençlerin sayısının giderek azalmasını da hâlâ anlayamıyorlar.
Amerikan gecesine döneyim.
Gazze’yi Orta Doğu’nun Otoriter tek adamları değil, demokrat Müslümanlar kurtaracak
Mamdani ABD’de en güçlü Yahudi nüfusun yaşadığı New York’ta, Gazze halkını aslanlar gibi savunarak seçildi.
Demokrat Yahudi gençlerin bile oyunu aldı.
Halloween kıyafeti ile sandığa giden gençlerin zaferi bu.
Aynı zamanda bütün Müslüman dünyada otoriter liderlere karşı çıkan demokrat Müslümanların zaferi bu.
Bazılarımızın kızdığı, İslamofobi ile suçladığı Batı, bize demokrasi dersi veriyor şimdi.
O yüzden bütün dünyanın demokrat insanları sevindi bu sonuca.

Seçim sonucu kutlamaları
31 Mart’a benzeyen fırtınanın ilk işareti: “Kral’a hayır”
Önceki gece Amerika’da inanılmaz bir “demokrat fırtınası” esti.
Bana göre bu CHP’nin 31 Mart Yerel Seçimi’nde estirdiği fırtınaya çok benziyordu.
Bu fırtınanın ilk işareti bundan üç hafta önce bütün Amerika’da başlayan “No King” gösterileriydi.
1400’e yakın Amerikan yerleşim yerinde insanlar “tek adam rejimi”ne karşı sokaklara çıktı.
O kitlelerin sloganı “No King”di…
Yani, kral, sultan, imparator gibi kavramları reddediyorlardı.
İki eyalette muhalif kadın valilerin zaferi
Dün sadece New York’tan gelmedi bu işaret.
Virginia gibi salıncak bir eyaletten ve New Jersey gibi Cumhuriyetçi bir eyaletten de çok güçlü birer mesaj geldi.
Üstelik Virgina ve New Jersey’de muhalif kadın adaylar vali seçildi.
Tıpkı 31 Mart seçimlerinde Manisa’nın ve Bursa’nın CHP’ye geçmesi gibi bir şeydi bu.
Trump’ın tek adamlık ve üçüncü dönem hayali bitti
Benim yorumum şöyle:
ABD’de 4 Kasım seçimi, “Trump’ın tek adamlık” ve “üçüncü dönem” hayalini söndürdü.
Dünyada yükselen “tek adam popülizmi”ne karşı çok güçlü bir mesajdır bu.
238 yıllık Amerikan Anayasası ve geleneği “tek adam” ve “üçüncü dönem” ihtirasına “Dur” demiştir.
Hiç kuşkusuz bu sonuç, ABD’de ve dünyanın başka bölgelerinde medyaya, adalete, yargıya, sivil toplum örgütlerine de moral ve cesaret verecektir.

Mamdani seçmenleri
Türkiye’de 31 Mart ve KKTC başkanlık seçimleri işareti
Türkiye’ye gelince…
İlk mesaj 31 Mart 2024 yerel seçimlerinde geldi.
İkinci işaret Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) başkanlık seçimiydi.
Bunlar 2028’in öncü işaretleridir.
Bence bu aynı zamanda “güçlendirilmiş başkanlık rejimi”ne karşı da kuvvetli bir işaretti.
Şimdi o işarete Atlantik’in ötesinden de çok güçlü bir destek geldi.
Kısaca;
Dünyanın her yerinde, “seçilmiş muhalif belediye başkanları” tek adam rejimlerinin panzehri olarak yükseliyor.
Ve bunları yargı darbeleri, fonları kesme tehditleri, seçilmiş başkanların babalarına, eşlerine, çocuklarına yapılan insafsız zulümle önlemek mümkün değil.
Zaman bize bunu gösterecek.
Orhan Pamuk’un lojman komşusu bize ne anlatıyor?
Orhan Pamuk’un lojman komşusu, Müslüman dünya için de çok kuvvetli bir işaret.
Evangelizmin yükseldiği, İslamofobi’nin arttığı söylenen bir yerde demokrasiye sımsıkı sarılmış, Ekrem İmamoğlu gibi halka dokunmayı, halkla konuşmayı bilen Müslümanların bile yolu açık.
Yeter ki dağarcıklarında ve şahsiyetlerinde güçlendirilmiş, denetimsiz başkanlık ihtirası değil, güçlendirilmiş demokrasi azmi olsun.