KESK’ten Dilovası’ndaki iş cinayetlerine tepki: ‘Bu bir kaza değil, bu bir iş cinayetidir’

Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) İstanbul Şubeler Platformu, Kocaeli Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’nde bulunan Ravive Kozmetik deposunda çıkan yangında 6 işçinin yaşamını yitirmesini protesto etti. Mecidiyeköy’deki Cevahir AVM önünde yapılan eylemde, “Çocukların katili sermaye düzeni”, “Güvenceli iş, güvenli gelecek” sloganları atıldı.

“BU BİR KAZA DEĞİL, BU BİR İŞ CİNAYETİDİR”

Basın açıklamasını okuyan KESK Dönem Yürütmesi Hatice Yayla, Dilovası’ndaki yangında yaşanan ölümleri “iş cinayeti” olarak nitelendirdi. Yayla konuşmasında şunları söyledi:

“Bu bir kaza değil, bu bir iş cinayetidir! 8 Kasım Cumartesi günü, Kocaeli Dilovası Mimar Sinan Mahallesi’nde bulunan Ravive Kozmetik adlı parfüm deposunda çıkan yangında 4’ü kadın, 2’si çocuk olmak üzere 6 işçi yaşamını yitirdi. Yaşanılan bu olay, bir kez daha gösterdi ki bu ülkede işçi sağlığı ve iş güvenliği kâğıt üzerinde bırakılmış, insan hayatı patronların kâr hırsına teslim edilmiştir.”

Yayla, işçilerin ölümüne neden olan koşulların “ihmal değil, örgütlü bir cezasızlık politikası” sonucu olduğunu vurguladı:

“O fabrikanın kapıları ardında alınmayan önlemler, göz yumulmuş denetimsizlik, çocuk işçiliği, sigortasız ve güvencesiz çalışma vardı. Bu yangın ne bir ‘kaza’ ne de bir ‘ihmal’dir. Bu, sistematik bir sömürü düzeninin, denetimsizliğin ve cezasızlığın sonucudur.”

“BU DÜZENİN KENDİSİ ÖLÜM ÜRETİYOR”

Yayla, Dilovası’ndaki olayın Türkiye’deki iş cinayetlerinin sürekliliğine dikkat çekerek şunları söyledi:

“Tıpkı daha önce Beşiktaş’ta denetimsiz bir tadilat sırasında çıkan yangında yaşamını yitiren 29 işçi gibi… Tıpkı Bolu Kartalkaya’da önlenebilir bir otel yangınında ölen 78 insanımız gibi… Tıpkı Soma’da, Ermenek’te, Hendek’te, Tuzla’da, her gün ‘iş kazası’ denilerek geçiştirilen binlerce iş cinayeti gibi. Bu bir kader değil, bu bir tercihtir. Bu tercih, sermayenin kâr hırsıyla birleşmiş, iktidarın denetimsizliğiyle, görmezden gelişiyle ve işçi hayatını hiçe sayan politikalarıyla işlenmiş bir iş cinayetidir”

Yayla, iş güvenliği önlemlerinin maliyet olarak görülmesini ve çocuk işçiliğine göz yumulmasını sert bir dille eleştirdi:

“Bu ölümler birer istisna değil, bu düzenin kendisidir. Patronlar daha fazla kâr etsin diye iş güvenliği önlemleri maliyet olarak görülürken, çocuklar eğitim hakkından koparılıp üretim çarkına mahkûm edilirken devlet bu suça göz yummakta, hatta suç ortaklığı yapmaktadır.”

“DENETİMSİZLİK VE CEZASIZLIK POLİTİKASI”

Yayla, Dilovası’ndaki fabrikanın daha önce defalarca şikâyet edilmesine rağmen hiçbir önlem alınmadığını belirtti:

Çok tehlikeli sınıfta yer alan bir kimyasal depoda çocuk işçilerin çalıştırıldığı, tesiste yangın söndürme ve tahliye sistemlerinin yetersiz olduğu, yalnızca tek çıkış kapısının bulunduğu, havalandırma ve patlama güvenliği önlemlerinin alınmadığı bilinmektedir. Mahalle sakinleri ve eski çalışanlar daha önce defalarca şikâyette bulunmuş, ancak hiçbir önlem alınmamıştır. Bu koşullar altında yaşanan bir yangın ‘kaza’ değildir.”

Yayla, ölümlerin yalnızca iş güvenliği değil, toplumsal eşitsizliklerin de sonucu olduğunu vurguladı:

“Bugün ölen her çocuk işçi, devletin korumasız bıraktığı, eğitimden kopardığı, iş cinayetlerine teslim ettiği bir neslin acı sembolüdür. Kadınlar düşük ücretli, sigortasız ve güvencesiz işlerde çalıştırılmakta; yaşamları erkek egemen ve sömürücü düzenin ikincil kurbanı haline getirilmektedir.”

“GERÇEK SUÇLULAR CEZASIZLIK POLİTİKALARIYLA AKLANIYOR”

KESK Dönem Yürütmesi Hatice Yayla, eylemci gençlerin gözaltına alınmasına da değinerek, “İş cinayetlerini protesto eden gençler tutuklanıyor, gerçek suçlular ise cezasızlık politikalarıyla aklanıyor” dedi.

Yayla, açıklamasını şu sözlerle tamamladı:

“Artık yeter. Her bir işçinin, her bir çocuğun, her bir kadının hayatı patronların kâr defterindeki bir satır olmaktan çıkarılmalıdır. Bu ölümler ‘kaza’ değil, bile bile işlenen cinayetlerdir. Çocuk işçiliği derhal sonlandırılmalı, kayıt dışı ve güvencesiz çalışmaya son verilmelidir. İş sağlığı ve güvenliği denetimleri bağımsız kurumlarca yapılmalı, meslek örgütleri ve sendikalar sürece dahil edilmelidir. Taşeronlaştırma ve esnek çalışma biçimleri ortadan kaldırılmalıdır.”