Öğretmenlerine zorbalık yapan liselilerin ve ilkokul bahçesinde bir kız çocuğuna darp uygulayan 11 kişilik kız ve erkek çocuklarından oluşan grubun görüntülerinin ortaya çıkması ile İstanbul Erkek Lisesi’nde 7 kişilik öğrenci grubunun okuldaki kız öğrencilere karşı cinsel içerikli ve suç unsuru barındıran davranışları “okullarda neler oluyor?” diye sordurttu.
Disiplin sorununun çok ötesine geçen olaylara vatandaşlar kayıtsız kalmazken yaşananları değerlendiren
TBMM Akran Zorbalığı Komisyonu Başkanı Başak Abdula, Meclis’te akran zorbalığı hakkındaki ilk yasaya için çalışmalara başlandığını söyledi.
OKULLARDA AKRAN ZORBALIĞINA KARŞI YASA YOLDA
Hürriyet’ten Melike Çalkap’a konuşan Başak Abdula, yaşanan durumun çocukların yeterli rehberliği alamadığına işaret ettiğini belirterek şunları söyledi:
“Akran zorbalığı hakkındaki ilk yasa taslağı üzerinde çalışmaya başladık. Ortak akla varmak için önümüzde çok kısa olmayan bir yol var ve bu nedenle yasanın detaylarını paylaşmak için birkaç aya daha ihtiyacımız olacak. Ancak bir yasaya ihtiyaç duymamızın temel nedenini açıklayabilirim. Akran zorbalığının yüzde 95’inin gerçekleştiği yer okullar.
Artık zorbalık tenhada değil kalabalıklar önünde bir gösteri icra edilir gibi yapılıyor. Çocuklar bunun ardından herhangi bir yaptırıma uğramıyor ve davranışının sonucuyla yüzleşmiyor. O yüzden bu performanslar daha da güçleniyor. Her 4 çocuktan 2’si zorbalığa şahit oluyor, her 4 çocuktan 1’i zorbalığa uğruyor. Bu şahit çocuklar geleceğin yetişkinleri olacak ve okullarda şu anda akran zorbalığına karşı önleyici ve durdurucu sistemler olmadığı için çok yanlış çıkarımlar yapıyorlar.
Milli Eğitim Bakanlığı okullara şiddeti önleme genelgesi gönderdi ancak bu genelge yuvarlak hükümlerden oluşuyor. O nedenle okullar kendilerini herhangi bir vaka yaşandığında uygulama noktasında yeterli ve alan sahibi hissetmiyor. Okul idarecileri inisiyatif alamıyor ve zaten bununla ilgili de genel bir standart yok.
Okullar, kucaklarına düşen her vakada kendilerini karar verici olarak görüyor. Ancak okullar karar verici değil uygulayıcı olmalı. Karar yukardan verilmeli. O nedenle bir akran zorbalığı yasasına ihtiyaç var. Bizim yasa tasarımız önce akran zorbalığını tanımlayacak ve vakaların nasıl ele alınması gerektiğini açıklayacak. Ardından da okullar ve diğer kurumlar bu durumda ne yapmaları gerektiğini bilecek.”
“ÖDÜLLENDİREN SOSYAL YAPI”
“Bu vakada temel mesele, gençlerin birbirlerinin sınırlarını tanıma ve saygı göstermelerini sağlayacak değerleri içselleştirmemiş olmaları. Yaşanan durum çocukların değerler konusunda yeterli rehberliği almadıklarını düşündürüyor. Çünkü bu mesele sadece bir disiplin meselesi değil; bunu bir disiplin vakasına indirgemek, buna zemin hazırlayan psikososyal dinamikleri ve yönlendirme eksikliğini göz ardı etmek anlamına gelir. Bu sınır ihlallerini normalleştiren akran kültürü, cinsiyetçi mizah ve güç hiyerarşisini ödüllendiren sosyal yapı da bu tür vakaların görünmez taşıyıcısı.”
“STATÜ ELDE EDİYORLAR”
Sosyolojik olarak bakıldığında bu tür vakalar aslında gençlerin içinde bulundukları “okul alt kültürünün” bir yansıması. Bazı okullarda statünün, karşılıklı saygıdan ya da akademik başarıdan ziyade; dikkat çekme, sınırları zorlama ve grup önünde risk alma davranışlarıyla ilişkilendirildiği görülebilir. Böyle durumlarda zorbalık, öğrencilerin gözünde bir tür “gruba dahil olma” ya da “grupta yer edinme” aracı hâline gelebilir. Bu nedenle mesele yalnızca bireysel bir davranış bozukluğu değil öğrencilerin günlük etkileşimlerini şekillendiren daha geniş bir sosyal dokuyla ilgili. Okul içinde dolaşan görünmez kurallar, mizah adı altında sürdürülen cinsiyetçi, küçümseyici ya da dışlayıcı dil ve otoritenin tutarsız tepkileri, bu davranışların normalleşmesine zemin hazırlar. Böylece sınır ihlali, tekil bir eylem olmaktan çıkar, okul iklimine yerleşen bir alışkanlık biçimine dönüşür. Bu kültürel zemin değişmediği sürece bireysel yaptırımların etkisi de sınırlı kalabilir.”
Okuldaki kız öğrenciler, konuyla ilgili sosyal medyada yayınladıkları bildiride, “Sen sevgili kız kardeşim; bedenine, sesine, varlığına göz dikenlere karşı susma. Bilinmelidir ki bizler, susturulacak sesler değil, bu çürük zihniyetleri yerinden söküp atacak kararlığın ve iradenin ta kendisiyiz” ifadelerine yer verdi. Kız öğrencilerin bu bildirisi, sosyal medyadaki pek çok genç tarafından tekrar tekrar paylaşılarak bir dayanışma örneği oluşturdu.
“HATA VAR, HATA VAR!”
Konuyla ilgili görüşüne başvurduğumuz bazı veliler şunları söyledi:
“Öğrencinin başarısı karakteri ile doğru orantılı değil. Yapılanlar ortada. 11’inci sınıfların ifadeleri alındı, disiplin süreçleri olacak. Tüm İEL paydaşları olarak biz de onların hatalı olduklarını düşünüyoruz ancak ‘hata var, hata var’. 9’uncu sınıfların yaptığı da kabul edilir bir durum değil. Öncelikle onların ıslah edilmeleri lazım. Bu işin cinsellik boyutuna gelmiş olması çok rahatsız edici. Çocuklar yatılılıkta aileden çok birbirleriyle yakın oluyor. Yatılı okuldaki ağabeylik ablalık kültüründe de okulu ve kardeşleri korumak var. Öğrenciler şu an 11’inci sınıfların arkasındalar ve birbirlerine sahip çıkmış durumdalar.”